TÜRK GENÇLİĞİ'NE AÇILAN SAVAŞ...

Değerli okurlarım,

Gün olur ki, büyüklerin lüzumsuz kavgalarından dolayı birbirlerini...

TÜRK GENÇLİĞİ'NE AÇILAN SAVAŞ...
banner46

Değerli okurlarım,


Gün olur ki, büyüklerin lüzumsuz kavgalarından dolayı birbirlerini seven gençler bir türlü kavuşamazlar. Zaten bütün büyük aşk hikayeleri de bu kavuşamayışlar üzere kurulmamış mıdır? Bir de, evlatlarından birini fazlaca kayıran aileler vardır, sonunda az sevildiği kanısına varan evlat ya anne-babasına yada kardeşine düşman olur.

Her birimizin defalarca karşılaşmış olduğu sorular vardır. Cevaplarında maneviyatımıza saldırılar olan münafıkça sorular. Misalen, devlet mi millet için yoksa millet mi devlet için vardır sorusu fitnebazların sıkça sorduğu sorulardandır. Bana göre devlet ve milletin var olma mes'elesi, Leyla ile Mecnun'un var oluş sırrı ile aynıdır. Leyla olmasaydı Kays, Mecnun olmazdı hakeza Kays, Mecnun olmasa Leyla'nın bir kıymeti olmazdı diye düşünmekteyim. Aynı şekilde özellikle çocuklarımıza sorulan "Tük'müsün yoksa Müslüman'mı?" sorusu da bu fitnebazların küf kokan ağızlarıyla savurdukları aciz naralardır. İslamiyet'i her değerden daha üstün gören milletimiz, önce elhamdülillah müslümanım der ve Türk olmanın kötü birşey olduğu kanaati bilinç altına işlenmiş olarak o küfür meclisinden ayrılır.

Ülkemizde, "ite kaka" oluşturulan Kürt Sorunu, bu adi fitnebazların, küfür meclislerinden sadır olmuş bir cerahattir. Bu ülkenin has evlatları ise bu fitnebazlara "Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman'ım" diyerek cevap vermektedirler. Gelelim evlat kayırma mevzuuna,tüm evlatların red edildiği bir ailede "kayrılan evlat sensin" kavgası etmek size göre de saçma değil mi? Hele ki bu kavga, çocukları önce kardeşlerine sonra anne-babalarına düşmanlık noktasına getiriyorsa saçma olduğu kadar sakıncalı da değil mi? Türkiye Cumhuriyet Devleti gibi ülkelerde kaşınacak güzel bir yaradır bu ve bu işin ustaları, taşeronları vasıtası ile aralıksız olarak kaşıya kaşıya yaramızı kanatmayı başarmışlardır.

Aslında sorun diye ortaya konan konuların hepsinin temeli aynı "değerlerin siyasallaştırılması" mevzuudur.Siyasetçiler ülkeyi yönetmeye taliptirler. Ülkeler ise toplumun değer yargıları ile yönetilir ve toplum bu değerlere sahip kişiler tarafından yönetilmeyi diler. Ancak, bu husus değer sömürgeciliğine dönüşmeye başladığı vakit herkes pastadan pay kapma yarışına girer.

Bu millet kürt mes'elesinde yaşadıklarını, başörtüsü mes'elesinde de yaşamadı mı? Ya meslek liselilerin sorunları? Birileri, imamhatipler bizim arka bahçemizdir lakırdıları yaparken işin çilesini çekenler yine gençler olmadı mı? O zaman tam da bu noktada bir tespit yapmak şart oldu. Tüm bu söylediklerimizden bu ülkenin öz dinamiği olan gençler zarar görüyorsa sizce de, piyasada dönen bütün bu film ve fırıldakların Türk gençliğine açılmış bir savaş olduğu anlamı çıkmıyor mu? Ama neden? Bütün siyasetçiler ülkenin daha müreffeh hale gelmesi için çalıştıklarını söylemiyorlar mı? Ülkeyi refaha götürmak ideali, o ülkenin geleceği olan gençleri ezerek, okulundan ederek, hatalarımızı yüzümüze vurmasın diye düşünüp okumayan bir gençlik yetiştirerek, ağzını açanı paylayarak, nasıl mümkün olabilir?
Nesilleri yetiştiren, o dönemin münevverleridir. Eskiden, gerçek münevverlerin yanı sıra bu günün parasıyla 3 kuruş etmeyecek aydınlar da vardı, şimdi ise o münevverleri rahmetle anıyoruz, bugün toplumu doğruya yöneltecek birkaç münevver olsaydı bu savaşı def ederlerdi. Ancak, ben yine de bu savaşı gençliğin kazanacağından ve kendilerine savaş açanlardan hesap soracağından adım gibi eminim...

Velhasılı, eğer birileri bu ülkenin gerçekten gelişmesini istiyorlar ise bir an evvel değer sömürüsü ile siyaset yapmayı bırakıp bu milletin hassasiyetleriyle oynamadan gençliğe açılmış bu alçakça savaşı bitirsinler, gerisi kendiliğinden hallolur gider EVELALLAH...

 

saygılarımla...
Aykut GÖRÜR

Güncelleme Tarihi: 26 Ağustos 2011, 08:17
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17